Hasta:
Hocam öncelikle tedavi sürecim iyi
gidiyor, 3 aydır hiçbir sorun yaşamadım. Hastalık sürecimde ne çok dipte oldum
ne de çok uçta.
Psikiyatrist:
Çok güzel Hatice.
Hasta:
Yalnız tanıştığım insan bunu söz konusu etti. Benden kaynaklı olarak değil ama çocukta genetik olarak olma ihtimalinin yüksek
olduğunu yani tahminimce bir doktorla görüşmüş ve bu kanıya varmış.
Psikiyatrist:
Yani çocukta ne kadar hastalanma riski
olduğunun çok farkında değil mi?
Hasta:
Evet ben; “Her hastanın kendine özel
olduğunu, derecesinin farklı…
Psikiyatrist:
Kesinlikle…
Hasta:
Olduğunu” söyledim ve bu konuda size
danışmak istedim. Bu kaydı da ona yollayacağım. Çünkü gelmeye ikna edemedim o
kişiyi. Bunlar benim düşüncelerim sizden bu konuda bilgi ve destek istiyorum.
Psikiyatrist:
Anladım. Yani hastalığın genetik bir
tarafı var ama bir hastalığın genetik olması onu mutlaka olacağı anlamına
gelmiyor. Mesela ben safra yolu ve pankreas kanseriyim. Dayımda pankreas
kanseri vardı. Abimde de karaciğer kanseri vardı ama bu 2 kişiye akraba olan
herhangi bir kişide hastalık çıkmadı sadece bende çıktı. Yani ikisini birden
bağlayan en az 5-6 kişi vardır diyelim ailelerde dayımın çocukları, abim,
yeğenlerim falan diğerlerinin hiçbirinde bu hastalık yok. En az 5-6 kişi ama
toplasan 20-30 kişiye yayılan bir grupta sadece bende hastalık çıktı.
Hasta:
Evet.
Psikiyatrist:
Bipolar bozukluğun ağır formunun toplumda
görülme sıklığı %1, hafif formlarında %4 ortalamasını alırsak %2-%3 gözükebilecek
bir hastalıktan söz ediyoruz.
Hasta:
Evet.
Psikiyatrist:
Bu hastalığın birinci derecede
akrabalarda görülme olasılığı 8-18 kat arasında olabilir. Yani 10 kat demek
mantıklı. Ortalamasını kabul etsek en sık şekilde görülecek olduğunu farz etsek
bile senin herhangi bir birinci derecede akrabanda bu hastalığın görülme riski
%30’u aşmaz üstelik de en hafif formlarını da dâhil edersek bu %30 çıktığında nasıl
bir hastalık olacağını kimse kestiremez. Yani çok daha hafif formları olabilir
endişe edecek bir şey yok. Çünkü sende de en ağır şeklinde gitmiyor bu
hastalık.
Hasta:
Evet hocam.
Psikiyatrist:
Bu hastalığın çeşit çeşit türleri var
seninki en hafiflerinden birisi. Diyelim ben kanser hastasıyım tekrar en ağır
şeklini ki benim kanserime “en ölümcül olan kanser” deniliyor. Yüz binde bir
gözüken bir kanser diyelim ki ama en ölümcül buna rağmen bana çoğu doktor “1
sene içerisinde ölür!” demişti ama dördüncü senenin içerisindeyim.
Hasta:
Ayy Allah uzun ömür versin!
Psikiyatrist:
Anlatabildim mi?
Hasta:
Evet.
Psikiyatrist:
Böyle bir zaman diliminde yani herkes 1 sene yaşamamı beklerken konunun uzmanları
ben dördüncü sene yaşıyorum. Dördüncü seneyi geçiyorum dolayısıyla tedirgin
olacak bir şey yok. Önemli olan; hastalığa
doğru müdahale etmek, doğru sonuçlar almak.
Hasta:
Evet hocam.
Psikiyatrist:
Bak burada yardımcım şahit, benim en ağır
hastalardan kitaplarımın önsözüne girecek kadar ağır hastalarımdan kötü
hastalar var. 4-5 sene sonra geliyorlar ve 4-5 sene biz onlarla görüşmemişiz
bile ama nedir? Adam ilaçlarını düzgün kullanmış.
Hasta:
Evet evet.
Psikiyatrist:
Önerdiğimiz ilaçlara dikkat etmiş, işini
gücünü yapıyor. Hayat devam ediyor, gidiyor çalışıyor. Ya bizim sekreter hanım
aramış “Ne yapıyorsunuz merak ettik?” diye çıkıp geliyor ya da kendisinin merak
ettiği bir soru var ve gelip soruyor.
Hasta:
Yaa!
Psikiyatrist:
Ve bipolar bozukluğun en ağır şekli şizoaffektif…
Hasta:
Onların ki değil mi?
Psikiyatrist:
Evet seninki onlara göre onların şiddeti
10’sa seninki 1 veya 2’dir.
Hasta:
Evet hocam zaten bana “100 hastam varsa
derece olarak ilk ondasınız, iyisiniz.” demiştiniz.
Psikiyatrist:
Hah evet aynen gördün mü bak kesinlikle tedirgin olacak hiçbir şey yok o
anlamda. Bu hastalık sendeki seyri itibariyle bazı olumsuzluklar gösterse bile
toplamda çok hafif form olarak seyrettiğini söylüyorum.
Hasta:
Evet hocam yani evlenmeme engel değil.
Çocuk sahibi olmama engel değil.
Psikiyatrist:
Asla değil!
Hasta:
Hamilelik döneminde kullanacağım ilaçlar
olacak mı peki?
Psikiyatrist:
Hepsi mümkün hiçbiri çocuğa zarar vermez telaş edecek hiçbir şey yok.
Hasta:
Peki hocam bu şekilde ben karşımdaki kişiye bunları dile getireceğim ve videomu
yollayacağım.
Psikiyatrist:
Şüphesiz.
Hasta:
Kabul edip etmemek ona kalmış. Herkesin tercihine saygı duymak zorundayım.
Psikiyatrist:
Tabii ki insanlar kendilerine göre bir riskten arınmak isteyebilir ama hayatta
risklerin sonu yok.
Hasta:
Kesinlikle hocam haklısınız.
Psikiyatrist:
Dünyanın 40 türlü hali var. Olmadık bir şey insani bir anda çaresiz bıraktırabilir.
Hasta:
Engelli olması, hiç çocuk sahibi olmamak bunlar yine hayatın birer gerçeği.
Psikiyatrist:
Tabii ki tabii ki kesinlikle.
Hasta:
Biraz geniş açıdan bakmak lazım galiba.
Psikiyatrist:
Esnek olmayı öğrenmemiz lazım.
Hasta:
İnsanımızın bu konularda bakış açısı biraz dar.
Psikiyatrist:
Bir de şöyle tersinden bir veri
söyleyeyim. Dünyada 100 insandan kaçı sağlıklı olabilir sence?
Hasta:
Daha önce %1 demiştiniz galiba ama…
Psikiyatrist:
%4.
Hasta:
Hım.
Psikiyatrist:
%96’mız yani ben öyle mesela bir
keresinde hastaya açıklamak için kendimdeki hastalıkları saydım 16 tane
hastalık buldum yani aynı anda bende bulunan hastalıklar anlatabildim mi?
Hasta:
Evet.
Psikiyatrist:
Hiçbir hastalığı olmayan insan sayısı
dünyada sadece %4 oranı.
Hasta:
Bir de sağlıklıyken sağlıksız da olabiliriz mesela bir trafik kazası…
Psikiyatrist:
Olabilir tabii ki kesinlikle. Dolayısıyla hayatta esas olan şey sağlık değil de
hastalık gibi gözüküyor. İstisna olan şey; sağlıklı olma durumu o zaman nedir? Birkaç
gün önce bir tweet attım bir avuç ilaç içiyorum içinde antidepresan da var.
Hasta:
Evet.
Psikiyatrist:
Böyle yaşıyoruz yani ne yapalım şimdi?
Hasta:
Evet hocam hayatın gerçeği.
Psikiyatrist:
“Ben hastayım!” diye yaşamayacak mıyım yani?
Hasta:
Soyutlamak olmaz hocam.
Psikiyatrist:
Tabii yani eşim belli bir yaşta çocuk sahibi olmayı istese de olamaz ama hani
daha genç bir eşim olsaydı çocuk sahibi olmak istese olamayacak mı yani ne var?
Hasta:
Evet.
Psikiyatrist:
“Hayır hayır ben hastayım asla yeni çocuk yapılmasına müsaade etmem!” mi
diyeceğim yani çok saçma bir şey olur.
Hasta:
Aynen.
Psikiyatrist:
Yani herhangi birinin hastalığı çocuk
doğurmasına, herhangi birinin hastalığı o kişiden bir çocuk olmasına, o kişiden
numune alınmasına mani teşkil etmez. Böyle olsaydı yeryüzünde işte eğer sadece
%4 sağlıklıysa bu %96 hastaysa bunların en az yarısı genetik hastalıktır.
Hasta:
Evet.
Psikiyatrist:
O zaman yeryüzündeki insanlardan iki
kişiden bir kişinin evlenemiyor olması lazım ki çok saçma bir şey bu.
Hasta:
Evet hocam haklısınız çok doğru.
Psikiyatrist:
Oysa çok tuhaf şeyler var. Mesela annede babada zekâ geriliği olan evlilikler
var.
Hasta:
Değil mi?
Psikiyatrist:
Evet anne baba şizofreni hastaları var. Çocukları sağlıklı, derecelerle
okulları kazanıyor tamam istisna ama olabilir. Dolayısıyla böyle bir imkânı
baştan kesmek çok doğru bir seçim olmayabilir...
Hasta:
Evet.
Psikiyatrist:
Ama insanlar diyebilir ki; “Böyle göz göre göre belli bir riski hiç almak
istemiyorum.” ona da saygı duymak lazım.
Hasta:
Evet ona saygı duyarız.
Psikiyatrist:
Ama hani durumu izah açısından söylüyorum
ben; sizin hastalığınızın aktarılma oranı %30’u geçmez. Buna “penetrasyon oranı”
deniyor. Bunun da çok yüksek bir risk olduğunu söylemek o kadar kolay değil.
Bir risk şüphesiz var ve idare edilemeyecek, yönetilemeyecek bir risk asla
değil. Bunları ifade etmek isterim.
Hasta:
Teşekkür ederim hocam.
Psikiyatrist:
Var mı başka soru?
Hasta:
Yok hocam kafama takılan bunlardı sadece yanıtını da sizden aldım teşekkür
ederim.
Psikiyatrist:
Çok iyi bu arada iyi olmana da sevindim.
Hasta:
Sağ olun hocam.
*Dikkat bu görüşme notlarının yayınlanması hastanın özel izni ile
gerçekleşmektedir. Bu bilgilerin izinsiz bir biçimde başka yerde yayımlanması
hem hasta hakları hem de telif hakları açısından sorun teşkil edecektir.